sahile havlumu serdim, dalga sesleri eşliğinde biramı yudumluyordum ki bir misafir geldi (tabi ben devamı geleceğinden habersizim).
kaplumbağa
havluya biraz uzandım, bir hareketlilik var ki o da ne, ikinci misafir havlumu benle paylaşıyor! görsel
burası akdeniz kıyısı ve işlek bir sahil, caretta caretta üreme alanları ise daha iyi korunmalı ve mutlaka bizlere bilgi verilmeli. onlar için “misafir” diye bahsediyorum bu entry'de, ancak misafir olan ben olabilirim. umarım bizlere rağmen uzun ve güzel ömürleri olur…
anın fotoğrafı
-
-
görsel
“bir cesedi sırtlanmış ufacık bir ruhsun sen.” -
anın fotoğrafı diye koyulan fotoğrafların çoğunun gündüz çekilmiş ancak çok şuku almak için gece 00.00’dan hemen sonra koyulan fotoğraflar olan başlık .
arkadaşlar anın fotoğrafı, adı üstünde o an çekilmiş fotoğraflar . çok fazla fav almak için ahmak durumuna düşmeyin . -
görsel
biz yürüyüşe gidiyoruz bay bay. -
her şeyden az kaldı.
korkumdan. nefretinden.
kekeme haykırışlardan. gülden
az kaldı.
az kaldı şapkada
yakalanan ışıktan.
sevginin zalim gözlerinden
az kaldı
(çok az).
az kaldı beyaz ayakkabının
kapladığı bu tozdan
az elbise kaldı, eski püskü çarşaftan
az, az, çok az.
ama her şeyden az kalır.
bombalanan köprüden,
iki çim yaprağından,
desteden
– boş – sigaradan, az kaldı.
çünkü her şeyden az kalır.
kızının çenesindeki
çenenden az kalır.
senin paslı sessizliğinden
az kaldı, az,
çıldırmış duvarlarda,
kaybolan, dilsiz yapraklarda.
her şeyden az kaldı
porselen çay tabağından,
parçalanmış ejderhadan, beyaz çiçekten,
az kaldı
alnımızdaki kırışıklıktan,
resimden.
eğer her şeyden az kalırsa,
ama neden kalmazdı
benden? kuzeye götüren trende, kayıkta,
gazete ilanlarında,
londra’da biraz kendimden,
biraz benden bir yerde?
bana benzeyen birinde?
kuyuda?
her şeyden az kalır
nehirlerin zıvanasında asılı
umursamaz bunu
balıklar, yazmaz kitaplar
her şeyden az kalır.
çok değil: sarhoş bir musluktan
akan başıboş damlada,
yarı tuz ve yarı alkol,
sallanan bu kurbağa bacağında,
bu cam saat
parçalanmış binlerce umutlarda,
bu kuğunun boynu,
bu çocukluk sırrı…
her şeyden az kaldı:
benden; senden; abelardo’dan
yakamdaki kıldan,
her şeyden az kaldı;
kulaklarımdaki rüzgardan,
bulanan mideden
gelen zavallı geğirtiden
ve küçük eşyalardan:
cam fanus, bal peteği, altıpatlar fişeği,
aspirin tableti.
her şeyden az kaldı.
ve her şeyden az kalır.
hadi açın camdan losyonunuzu
ve hapsedin
hafızanın katlanılmaz kötü kokusunu.
ama her şeyden, ne korkunç, az kalır,
ve gelip giden dalgalar altında
ve bulutlar ve rüzgarlar altında
ve köprüler altında ve tüneller altında
ve alevler altında ve alaycılık altında
ve balgam altında ve kusmuk altında
ve çığlık, zindanda, unutulan biri altında
ve eğlenceler ve kızıl ölüm altında
ve kütüphaneler, sığınaklar, muzaffer kiliseler altında
ve kendi kendinin ve artık nasırlaşmış ayaklarının altında
ve aile bağları ve sınıf kastları altında,
her zaman az kalır her şeyden.
bazen bir düğme. bazen bir fare.
(bkz: carlos drummond de andrade)
görsel -
arkadaşlar anın fotoğrafı, yani elektrikli scooter'a ters binen kedi veya güzel manzara fotosu falan koyun diye var. hadi tamam okuduğunuz şiire, izlediğiniz diziye de tamam diyorum da kadın olduğunuzu belli eden fotoğraf niye koyup koyup duruyorsunuz? oje, ayakkabı, bacak, alakasız bir fotoğrafta tamamiyle şans eseri çıkmış bakımlı ojeli el * bunun sorumlusu siz değilsiniz ama, kadın gördüğünde hemen mesaja boğan biz sözlük erkekleriyiz. ben de elimi koyduğumda 17 mesaj alacak olsam ben de koyarım yalan yok, ilgi görmek beğenilmek arzulanmak ne güzel şeyler bunlar.n